Mutluluğun nefesle başladığını fark edene kadar nefes aldığını zanneden biri olarak hayatıma devam ediyordum. Çok yoğun olduğum, oradan oraya amaçsızca koşturduğum zaman dilimlerinde oturabilme fırsatı bulduğumda “ohh nefes aldım” diyordum kendi kendime ama bu durumlarda bile anlayamamışım nefesin önemini.
Hayatımda maddi manevi hiçbir şeyimin kalmadığı bir dönemde uzatmalı yasadığımı zannettiğim günlerimi doldurmaya uğraşırken, hayatımı dondurma kararı aldım. Evet! Hayatımı donduracaktım! Güvenebileceğim hiçbir maddi birikimim olmamasına rağmen kararım kesindi.
Eve kapanıp belki de 5-6 yıldır ayağımı sürükleyerek yasadığım günlerimi sorgulayacaktım. "Bu dünyaya neden geldim? Neden hala yaşıyorum? İçimdeki boşluk duygusu neden her geçen gün artıyor? Ben nereye aidim?" sorularının hepsine ya cevap bulacaktım ya da artık yaşamaktan vazgeçecektim.
İşimden ayrıldım, evime geldim ve aralıksız 2 gün uyuduktan sonra sabaha karşı 3 sularında televizyonu açıp elime bilgisayarımı alarak "Ne yapacağım ben?" diye düşünmeye başladım. Çok zordu içimdeki sürekli beni aşağılayan sesi susturmaya çalışmak.
O dönemde televizyonum belli aralıklarla kendini resetliyordu ve resetlerken ekranda sırasıyla renk skalalarını görmek mümkündü. Ekran bir anda sarı, beyaz, turkuaz, fıstık yeşili ya da pembe olabiliyordu. Koltukta bilgisayarımla ilgilenirken ve kafamdan geçen sorulara cevap ararken bir anda televizyondan gelen "MUTLULUK NEFESLE BAŞLAR!" cümlesini duydum ve ardından sessizlik oldu. Ekran fıstık yeşili renginde takılı kalmıştı. Yaklaşık 10 saniye kadar ekrana bakakalıp içimden "MUTLULUK NEFEESLE BAŞLAR!" cümlesini tekrarladığımı fark ettim.
Bilgisayarımda arama motoruna "MUTLULUK NEFESLE BAŞLAR!" yazıp araştırmaya başladım. Nefes Okulu'nun internet sitesine girdim, oradaki makaleleri okudum ve sabırsızlıkla sabahın olmasını bekledim, hemen Nefes Okulu'nu arayıp randevu almalıydım!!!
Umutla doldum, iyileşmeyi gerçekten istediğimi fark ettim. Hayat sevincimi yok eden, hayal kurmamı engelleyen kötü duygularımla yüzleşmeye hazırdım. Mutluluğum için nefes almaya başlamaya hazırdım.
Meryem Hanım, ilk görüşmemizde, sevdiğim ve sevmediğim özelliklerimi yazmamı istemişti. Sevmediğim özelliklerimi ard arda sıralamakta hiç zorlanmadım; A4 sayfasını tamamen doldurdum, hatta arka sayfayı da yarıladım. Sevdiğim özellikler için ise ilave kâğıda gerek yoktu, çünkü sadece bir madde yazmıştım. O sırada kafamı iki elimin arasına alıp "İşimiz çok zor, değil mi?" diye sorup umutsuzca yüzüne bakmıştım. Meryem Hanım yüzündeki gülümsemesiyle "Bence değil" dediğinde bir süre nasıl yani diye öylece kalakalmıştım. Cümlesini "sevmediğin şeyleri sevdiklerine dönüştüreceksin, hepsi bu!" diye tamamladığında gülümsediğimi fark ettim. Benim için bir umut vardı. Yaşantıma değer katabilmek, mutlu olmak adına bir umut vardı, çok hoşuma gitmişti bu.
Holoterapi çalışmalarımız beni çok hafifletiyordu, fazlalıklarımdan kurtulmaya başlamıştım. Kinle, acıyla nasıl da yaşamışım o zamana kadar, nasıl da gözlerim körleşmiş. Affettikçe yenileniyormuş insan; kendini affettikçe, çevresindekileri, yaşadıklarını affettikçe. Hataları için özür dileyince neler de değiştirebiliyormuş insan. Güçleniyormuş, yapabilirlikleri fazlalaşıyormuş. Bunları yaşamak tarifsiz bir hazdı. Evrenin bunlarla ilgili samimiyetimi bana farkettirmesi ne de güzel bir tecrübeymiş.
Kendimle mutlu olduğumu, kendi başıma çok şey başardığımı ve başarabileceğimi nefes almayı öğrendiğimde fark ettim. Çok isterdim güzel bir kadın olabilmeyi; yüzümü, vücudumu beğenmezdim hiç, giydiklerimi yakıştıramazdım kendime. Aynada kendimle göz göze gelemediğim zamanlarım vardı, aynalara bakmak istemediğim zamanlar. Artık çok güzel bir kadın görüyorum aynaya baktığımda ve çevreden "Ne kadar güzelsin.", "Yüzün parlıyor senin." şeklindeki ifadeleri sık sık duyuyorum. Estetik yaptırmadım sadece nefesimle kendimi yeniledim ve ruhumu güçlendirdim.
Hayatımı, kendimi ve çevremde sözümün geçtiği insanları kontrol etmeye çalışmayı bıraktım. Kontrol etmeye çalışmanın insani nasıl da hapsettiğini ve atmak istediği adımları attırmadığını farkettim.
Artık kendimi gizleme ihtiyacı duymuyorum, hayata karşı korkularımın anlamsızlığını fark ediyorum ve en önemlisi acılarım beni beslemiyor artık; duygularımı kabul ettiğimde değiştirebildiğimi biliyorum.
Bırakıyorum akıyor, izin veriyorum oluyor. Kendimi çok seviyorum, değerliliğimi fark ettim ve kendime güveniyorum. Hayallerim, isteklerim gerçeğe dönüşmeye başladı.
MUTLULUK NEFESLE BAŞLIYOR ve nefes alarak devam ediyor...
Funda Hanım, Meryem Hanım beni bu tecrübeyle tanıştırdığınız için çok teşekkür ederim. Gülhan DEVECİ
Moda Tasarımcısı
|