Ölüme Yakın Deneyimler bir takım çevrelerde beden dışı deneyim olarak tanımlansa da aslında beynin bir faaliyetinin sonucu olan yanılsamadan başka bir şey değildir. Ölüme Yakın Deneyimler sırasında tüm yaşananların üç boyutlu bir yeniden gösterimi yaşanır. Ancak bu ardışık bir film izleme gibi değildir ve bir anda oluşur. Her şey çok hızlı olmasına karşın, her şeyi anımsamaya olanak verecek kadar yavaştır. Yaşamdaki her türlü duygu kişi tarafından tekrar deneyimlenir. Bu kişi bazen ilişkide bulundukları kişilerinde tüm duygularını hisseder. Bilgi ardışık değil, kütleler halinde gelir. Tüm bilgi, kişinin bilincine adeta bir anda patlar. Bu bilgi kümeleri ardışık olmadıklarından, bunları sözcüklere dönüştürüp anlatmak çok zor olabilir. Bazen beş duyu ile tanımlanamayacak insan anlayışının ötesinde kavramlar ve terminolojiye ihtiyaç duyulur.
Ölüme Yakın Deneyimler sırasında kişiler gelecekle ilgili öngörüler alabilir, daha mutlu, daha iyimser, rahat ve mistik konulara eğilimli hale gelebilir ve ölüm korkularını tamamen yok edebilirler. İntiharlar sırasında bu deneyimi yaşayanlar genellikle bir daha intihar etmezler. Bazı ölüme yakın deneyimlerde psişik yetenekler de gelişir.
Ölüme Yakın Deneyimler beynin oksijensizliğe en duyarlı yeri olan hipokampusun bellek kısmında, boşalma ve tüm anıları ortaya serme tarzında açığa çıkıyor. Bu sırada beyinde haz ve mutluluk veren endorpfin salgılanma miktarında artış olduğu için kişi kendi maneviyatını yükseltmiş olarak yüksek bir huzur duygusu deneyimliyor. Başka bir kimyasal olan glutamatın artışıyla da, beynin uzay-zaman algılamasında farklı bir algılama ortaya çıkarak ölülerle karşılaşma veya kendini yukarıdan görme yanılgısı veya hayali ortaya çıkabilir. Artık Ölüme Yakın Deneyim algısının kanda azalan oksijene bağlı olarak çoğalan karbondioksit gazından olduğu bilinmektedir. Karbondioksit artışı ve oksijen azalması sırasında kabuslar, huzursuzluk, korku, saldırganlık gibi durumlar ortaya çıkar. Bunun birileri aşaması Ölüme Yakın Deneyim yanılsamasıdır. Yapılan bazı çalışmalarda da ölümden yakın deneyim yaşadığını iddia edenlerin kan oksijen yoğunluklarında olumsuz değerler tespit edilmiştir. Beyne saçlı deri üzerindeki şakak bölgesinden manyetik uyarım verildiğinde beden dışı deneyim yanılgısı kasıtlı olarak oluşturulabilmektedir. Beynin geçici bir işlev kaybı ya da bozulması ile ortaya çıkan bu durum ölüm ötesi fikrini desteklemez. Bu durum daha fazla olağanüstü bilinç hali oluşması ile ilgili bir deneyim olarak kabul edilebilir. Duyular dışı algılamanın başka bir şeklidir. Tıpkı LSD ve benzeri kimyasallar alındığında ortaya çıkan beden dışı deneyim ve gelecek öngörüleri gibi algılamalarda olduğu gibidir. Ölüme Yakın Deneyimler ancak geçici bir fizyolojik baskı altında beyin kimyasının değişmesi ile oluşan duyular dışı algılamalar olarak kabul edilebilir.
Mustafa Kartal
mkartalll@ymail.com
|