Hafta sonu Nefes etkinliğime katılarak nefes çalışmaları ile tanışan Deniz hanımın hızla değişen yaşam hikâyesi kendi yazısından.... Bir Nefes Hikâyesi Geçen sene Nefes Teknikleri kapsamında Holoterapi çalışmasına katılmamın sonrasında yaşamım o kadar hızla değişti ki hâlâ olanlara inanmakta güçlük çekiyorum. Büyük bir otomotiv firmasında, aslında hoşlanmadığım bir iş olan yönetici yardımcılığı yaparken bir hafta sonu iş arkadaşımın ısrarları sonucu katıldığım iki günlük nefes etkinliği sonrasında aniden kendimi bambaşka bir dünyada buldum.
Holoterapi çalışmasında eğitmenin içimizden tekrarlamamızı istediği “Bırak aksın, izin ver olsun” sözleri ta derinlerimde karşılık buldu ve çalışma süresince bu cümleleri tekrarlamaya devam ettim. Cümle içimde büyüyordu. Evet, sorunu çözmüştüm. Bırakmıyordum. Yaşamım akmıyordu. Bir yandan kontrol ediyor ve değişmesine izin vermiyordum. Bir yandan da tek düze olan ve giderek sıkıntı veren monoton yaşantımdan şikâyet ediyordum. Olacaklara standartlarım bozulur düşüncesi ile izin de vermiyordum. Bu yüzden de olmuyordu. Yaşamımda hiçbir gelişme, iyileşme ve güzelleşme olmuyordu. Diğer katılımcılar Holoterapi çalışması sonunda yaşadıkları durumları paylaşırken ben bunları düşünüyordum.
Evet. Yaşamımın istediğim gibi akmadığını bilmeme ve bundan şikayetçi olmama rağmen izin vermiyordum. Birden içimde her şeyi yeni baştan düzenleyebileceğim ve yapılandırabileceğim düşüncesi belirdi. İçimde inanılmaz bir heyecan hissettim. Önce sevmediğim şeyleri yapmama kararı aldım. İşimi değiştirecektim. Yaşamıma heyecan getirmek istiyordum. Boşanmamın ardından geçen üç senelik yalnızlığıma da bir son verme kararı aldım. Eski eşimin yarattığı zorluklar yüzünden kimseye hayatıma girme izni vermediğimi anladım. Aslında bu kararları almam gerektiğini çoktan biliyordum, ama ne olduysa bu Holoterapi sırasında olmuştu ve eğitmenin size acı verdiği için kaçtığınız anılarınızla yüzleşin sözleri çok işe yaramıştı.
Nefes Terapisi sürecinin bu en derin anında eski eşimin yaptıklarını ve yaşamımın beş senesini anımsadım. Eğitmen terapi esnasında herkese affetme çağrıları yapıyordu. Bilinçaltının yüklerinden kurtulmak için affetmenin gerektiğini söylüyordu. Çalışmanın bu anında herkesi ve her şeyi affedebileceğimiz bir kuvvet oluşacağından ve affedildiğinde her şeyin değişebileceğinden söz ediyordu.
Gözlerim kapalı, sırtüstü yatar vaziyette olmama rağmen kendimi yükselmiş, kuvvetlenmiş hissettim. Eski eşimle birlikte olduğumuz günleri yeniden gözümün önünden geçirdim. Aslında aramızda gelişen geçimsizliği tamamen ona yüklemenin haksızlık olduğunu düşündüm. Geçirdiğimiz çok güzel günler de vardı. Onu affettim. Beni aldattığı günleri ve onu sevgilisi ile yakaladığım anı hatırladım. Her ikisini de affettim. Hatta her ikisine de sarıldım. Yaşamıma farkındalık kazandırdıkları, tek düze, heyecansız ve anlamsız giden evliliğimi sonlandırmalarını sağladıkları için onlara bir de teşekkür ettim. Eşime kızdığım için bütün erkeklere nefret dolu ve karşı tavırlı olduğumu o an anladım. Bunun için izin vermiyordum. Bana yaklaşmalarına bile izin vermiyordum. Şimdi buna da izin vermem gerekiyordu.
Yirmi dakika süren çalışmada yaşanılan ve hissedilen şeyleri diğerleri ile paylaşma sırası bana geldiğinde eğitmene ve diğer katılımcılara eski eşimi gerçekten affettiğimi, her şeyi bırakma ve olacaklara izin verme kararı aldığımı ve bundan sonra akışta ka¬larak yaşamın götürmek istediği yere akacağımı söyledim. Di-ğer katılımcılarla sarılarak, birbirimize başarılar dileyerek ve iletişim bilgilerini birbirimize vererek ayrıldık.
Eskiden işsiz ve parasız kalmanın dünyanın sonu olduğuna inanmışken hiçbir iş teklifi almadan, işle ilgili hiçbir yeni fikir yokken ve birikmiş fazla bir param bile olmadan hafta başında işten ayrıldım. İşten ayrıldığım hafta sürpriz bir şekilde, bir Almanla evlenerek uzun süre Almanya’da yaşayan kız kardeşim yanıma geldi. Almanya’da kurduğu şirketi devrettiğini, eşinden ayrılmak üzere olduğunu ve bir süre yanımda kalarak dengelenmek istediğini söylediğinde doğru işaretin geldiğini anladım. İzin vermeliydim. Eskiden olsa hemen Almanya’ya dönmesini ve ne şartlarda olursa olsun evliliğini devam ettirmesi gerektiğini söyler, hatta buna zorlardım. Akışta kalmalıyı seçtim. Kardeşimle dört ay Akdenizi gezdik. O güne kadar bir hafta bile düzgün tatil yapamamış olan ben, dört ay boyunca hayatımın en rahat ve en güzel günlerini yaşadım.
Son gittiğimiz tatil yöresinde yemeğe çıktığımız bir akşamda kardeşimin Almanya’dan tanıdığı, tatilini Türkiye’de geçiren bir çiftle tanıştım. Akşam yemeğini beraberce yedik. Sohbet sırasında sahibi oldukları güzellik firmasının ürünlerini pazarlamak üzere Türkiye’de Türk partner aradıklarını ve bunun ben olup olamayacağımı sorduklarında bir başka işaretin geldiğini anladım. Eskiden olsa kılı kırk yarmadan, uzun bir incelemeye almadan ve kuşkuyla yaklaşmadan yapamazdım. O an tamam, dedim. El sıkıştık. Güzellik malzemeleri shoplarından saatlerce çıkmadığım ve evimin her köşesini doldurduğum sabun ve benzeri malzemeyi artık ben pazarlayacaktım. Yani en sevdiğim şeyi yapacak bir de üzerine para kazanacaktım. İnanılır gibi değildi.
Bununla da bitmedi. Birlikte yemek yediğimiz çiftin Almanya’dan emekli olarak Türkiye’ye yeni gelen arkadaşları ilerleyen saatlerde sohbetimize katıldı. Eşini bir süre önce kaybetmiş olan bu yakışıklı adamla aramızda öyle bir elektrik oluştu ki; bırak-mayan, akışa izin vermeyen ben neredeyse evlenme teklif edecektim. Aldığım elektrik beni yanıltmadı. Ertesi akşam tekrar grup olarak yemeğe davet edildik. Ve o akşam yemekte beni bekleyen sürpriz inanılmazdı. Orkideler arasında bir pırlanta yü-zük evlenme teklifi ile birlikte bana sunuluyordu. Gözyaşlarımı tutamadım.
Şimdi beş aylık evli olarak iki katlı harika bir evde yaşayan, hayalindeki işi yapan, akışta kalmayı ve izin vermeyi öğrenmiş bir Nefes Teknikleri uygulayıcısıyım. Bundan sonra da Nefes eğitmeni olmak ve Nefes Tekniklerinin bir insanın yaşamında na-sıl etkili olacağını yaşayan bir örneği olarak anlatmak, daha fazla insana izin verme, bırakma ve akışta kalma konusunda cesaret vermek için elimden geldiğince yardımcı olmak istiyorum.
18.09.2008 |